KURYE
KURYE
Yusuf Ziya ERARSLAN / Gazeteci-Yazar
Hızlı adımlarla girdi binaya kurye.
Trafiğe takılmış, geç kalmıştı biraz. Asansöre doğru yöneldi,
Allah’tan kapısı açıktı ve gitmeye hazırdı.
Fakat içerdeki ‘’Asansör arızalıdır’’ yazısını sonradan
gördü, suratı asıldı biranda.
Mecburen 19 kat yürüyerek
çıkacaktı!
Birazda söylene söylene tırmanmaya başladı basamakları tek
tek, nefes nefese…
9. kata geldiğinde soluklanmak için durdu, sırtını duvara
verdi, derin bir nefes aldı.
Sonra tekrar tırmanmaya başladı. 19. kata geldiğinde yorgunluktan
bacakları titriyor, kalbi normalden daha fazla hızlı atıyordu.
Hemen zili çalmak istemedi, ‘Biraz soluklanayım’ diye düşündü.
Elindeki paketler sanki içi taş dolu çuvala dönüşmüştü.
Derin bir nefes alıp zili çaldı. Açan olmadı. İçerden
televizyonun sesi duyuluyordu. Tekrar zile bastı ve bu kez kapıyı da tıklattı.
İri kıyım, dövmeli, saçları jöleli bir delikanlı açtı
kapıyı.
Aralanınca kapı televizyondan gelen ses, çok daha net
duyuluyordu artık.
İçerde 3-4 genç vardı, haber programını izliyorlardı.
Haberin anonsunu yapan muhabir kızı sesinden tanıdı kurye.
Tebessüm etti. ‘’Güzel
anonstu. Aferin’’ dedi içinden.
Paketi teslim etti. Tekrar 19 katı inmeye başladı, bu kez
dinlenmeden…
İki gün sonra telefonu çaldı kuryenin…
Ekrandaki isim önceki gece sipariş götürdüğü evde televizyondan
sesini duyduğu o muhabir kızın takendisiydi.
Çok şaşırmıştı. Ne garip bir tesadüf, inanılmaz bir
tevafuktu bu! Açtı telefonu.
‘’Selam nasılsınız’’
diye başladı muhabir kız söze.
Konuştular epey. Muhabir kızın bir ricası vardı ondan, ‘’Bana yardımcı olur musunuz?’’ diye
ekledi.
‘’Elbette’’ dedi,
‘’Hemen ilgilenip sana dönüş yapacağım’’
karşılığını verdi.
İyi günler dilekleriyle telefonu kapattılar.
Muhabir kız kuryeyi nereden tanıyordu?
Siz de merak ettiniz değil mi?
Kurye şehrin hatta ülkenin tanınmış gazetecilerinden biriydi
ve bir ulusal meslek örgütünün de genel başkanıydı.
Pandemi sürecinde sahibi olduğu yayın kuruluşları ve şirketi
batınca butik bir restoran açıp farklı bir meslekle hayata yeniden tutunmaya
çalışıyordu. Sipariş gelince kuryelik de yapıyordu gece yarılarına kadar.
O bir gazeteci kurye başka deyişle de kurye başkandı yani.
Ve bundan hiç
gocunmuyor, aksine yeni işiyle ve kendisiyle gurur duyuyordu.
Çünkü o her şeyini kaybetse de bir şeyi hiç kaybetmedi;
kendini ve mücadele gücünü…