NADİR HASTALIKLARDA FARKINDALIK YAŞATIR
Türkiye Klinikleri Televizyonunca "DRx - Önce İnsan Olmak" etkinliği kapsamında "28 Şubat Nadir Hastalıklar Günü" dolayısıyla MEB Şura Salonu'nda bir etkinlik düzenledi.
Türkiye
Klinikleri Televizyonunca "DRx - Önce İnsan Olmak" etkinliği
kapsamında "28 Şubat Nadir Hastalıklar Günü" dolayısıyla MEB Şura
Salonu'nda bir etkinlik düzenledi.
Etkinlikte multidisipliner yaklaşımla takip edilmesi
gereken nadir hastalıkların %72
kadarının genetik hastalıklardan oluştuğu belirtilerek tedavilerinin olmaması,
yaşam boyu sürmesi ve ailede tekrarlama risklerinin bulunması nedeniyle bu
hastaların hem doğru tanı alma hem de takip ve hastalığın ailedeki tekrarlama
riski ve korunma yolları ile ilgili olarak, genetik danışma alma konusunda
Tıbbi Genetik Kliniklerine ulaşmalarının, oldukça önem taşıdığına dikkat
çekildi.
Mete
Generaloğlu/ Sağlıkmuhabiri.Net/ Ankara
Ciddi Bir Halk Sağlığı Sorunu
Nadir hastalıklar, adından da anlaşıldığı üzere toplumda çok az sayıda kişinin etkilendiği hastalıklar. Günümüzde 7000 civarında nadir hastalık tanımlanmış ve bunların büyük çoğunluğu kalıtsal hastalıklar. Avrupa Birliği, yasal düzenlemelerde toplumda 2000’de 1’den az görülen hastalıkları “nadir hastalık” olarak kabul etmekte. Ancak çoğu nadir hastalık, 100 binde 1’den az görülmekte. Her ne kadar bu sayı oldukça düşük gözükse de, 85 milyon nüfuslu ülkemizde her bir nadir hastalıktan 850 ila 42 bin 500 arasında bireyin etkilenmiş olduğu anlamına geliyor. Bu rakamlar, nadir hastalıkların aslında ciddi bir halk sağlığı sorunu olduğunu ortaya koymakta.
Nadir hastalıkların çoğu ağır seyreden, ciddi
engelliliğe yol açan kronik hastalıklar. Bir çoğunun günümüzde tedavisi
bulunmamakta. Hastalığın nadirliği de eklenince, hasta ve hasta yakınları
kendini yalnız ve çaresiz hissetmekte. Az sayıda nadir hastalığın, öksüz ilaç
olarak adlandırılan tedavileri çıksa da bu tedaviler çoğunlukla oldukça pahalı
ve kısmen etkili. Psikososyal yükü oldukça ağır ve acı verici olan bu
hastalıkların, tanınırlığını arttırmak, hastaların en kısa sürede doğru tanıya
ve hastalıkla ilgili doğru bilgilere ulaşmasını sağlamak oldukça önemli.
Spinal müsküler atrofide olduğu gibi evlilik öncesi
taşıyıcılık taramaları, genetik danışmanlık, prenatal ve preimplantasyon
genetik tanı yöntemlerinin yaygınlaştırılması, yenidoğan tarama programlarının
genişletilmesi, nadir hastalıklar ile savaşta toplum sağlığı açısından
zorunluluk.
Prof. Dr. Özbek: Türkiye'de 6 milyon hasta sayısının olduğunu öngörebiliriz
Türkiye Klinikleri Televizyonunca "DRx - Önce
İnsan Olmak" adı altında düzenlenen toplantıda konuşan Acıbadem
Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Uğur
Özbek, "Dünyada yaklaşık yüzde 5 ila 6'lık bir nüfus nadir hastalıklardan
etkilenmiş olarak görülüyor. Türkiye'de 6 milyon hasta sayısının olduğunu
öngörebiliriz." dedi. Prof. Dr. Özbek konuşmasında, nadir hastalıkların 2
binde birden daha az sıklıkta olan hastalıklar olarak tanımlandığını söyledi. Türkiye'de
akraba evliliğinin yaygın olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Özbek, “Ailede hasta
bir birey varsa o konuyla ilgili hastanın genetik testinin yapılmış olması ve
evlenecek bireylere de bu yönde o teste dayanarak danışmanlık verilmesi mümkün.
Şu anda Türkiye'de 250 tıbbi genetik uzmanı var. Binlerce çeşit hastalık ve
milyonlarca hastanın olduğu bir durum için yeterli değil. Dünyada yaklaşık
yüzde 5 ila 6'lık bir nüfus nadir hastalıklardan etkilenmiş olarak görülüyor. Türkiye'de
6 milyon hasta sayısının olduğunu öngörebiliriz” dedi.
Prof. Dr. Ünal: Genetikçilere çok ihtiyaç var
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı
Hastalıkları Ana Bilim Dalı Pediatrik Onkoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr.
Emel Cabi Ünal ise konuşmasında dünya üzerinde başta konjenital metabolik
hastalıklar olmak üzere, 8 bin civarında tanımlanmış nadir hastalık bulunduğunu
kaydetti. Prof. Dr. Ünal, çocukluk çağı kanserlerinin de nadir hastalıklar
grubunda yer aldığını belirterek "Önemli olan çocuklara doğru tanıyı uygun
tedaviyi vererek onları en az yan etkiyle tekrar yaşama iade edebilmek amaçlı
olmalıdır" diye konuştu.
Türkiye'de akraba evliliklerinin yüzde 20-25
oranında olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Emel Cabi Ünal, “Yani her 5 çiftin
biri akrabasıyla evlilik yapmaktadır. Akraba evliliği yapıldığında ailedeki bu
genlerin birikime uğraması sonucunda kanser yatkınlık genlerinin bireyden
bireye, nesilden nesile nakli değişik kanser tiplerinin görülmesine yol açıyor.
Çocuk çağında 0-18 yaş grubunda yılda 3 bin çocuğa kanser tanısı konuluyor.
Çocuk kanseri uzmanlarının yeterliliği çok önemli. Türkiye genelindeki çocukluk
çağı kanserlerinde başarılı olmada genetik bazlı mutasyonların belirlenmesi ve
onların hedeflenmesi çok önemli. Onun için genetikçilere çok ihtiyaç var” dedi.
Prof. Dr. Ünal, çocukluk yaş grubunda böyle bir
tanıya sahip olan çocukların eğitim-öğretim sürecinde yaşadıkları akran
zorbalığına işaret ederek "Saçının dökülmesi bile o çocuğun diğerleri
arasında bulunurken dışlanmasına yol açıyor. Hatta 'Ben böyle gidemem
arkadaşlarımın arasına.' diyenler var. Ama eğitimlerin sürdürülmesi açısından
Milli Eğitim Bakanlığı son derece etkin, okul idareleri de bu konuda çok
yardımcı." diye konuştu.
Prof.
Dr. Ayhan: Plastik cerrahlarda sürecin bir parçası
Etkinlikte konuşan Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi
Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.
Dr. Sühan Ayhan ise plastik cerrahların da bu sürecin bir parçası olduğunu
ifade etti. Prof. Dr Ayhan
"Doğumsal anomaliler ya da sonradan olma birtakım deformiteleri düzeltmek
için çalışıyoruz. Bu sürecin içinde insanların yaşam kalitesini artıracak
birtakım cerrahi müdahalelerle bu bireyleri topluma kazandırmayı
hedefleriz" diye konuştu.